Muzik

sunak meydanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sunak meydanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Nisan 2016 Pazar

SON HESAPLAŞMA

Bir varmış bir yokmuş, diye başlar masal kahramanlarının öyküleri. Var ile yok arasında yani. Kafkas dağlarının yemyeşil vadilerinin birinde cennet misali bir köy varmış. O köyün güzelliğine benzeyen, dünya üzerinde başka hiçbir yer yokmuş. Yol kenarlarına yapılmış su kanalları boyunca dizilmiş dev bambu ağaçlarının gölgesinde oynayan çocukların çığlıkları duyulurmuş. Çocuk, kuzu ve kuş sesleri birbirine karışırmış.


Halk işinde gücünde ve görece mutlu bir hayat sürüyormuş. Görece diyorum çünkü keyiflerini bozacak küçük bir sorunları varmış.

Bir kanadı iki kulaç boyunda, her bir ayağı dört kulaç yüksekliğinde olan bir Karakuş her sene gelir keyiflerini bozarmış. Yılbaşından üç gün önce gelir köyün en güzel, en yakışıklı delikanlısını alıp götürürmüş.

Eskiden, Karakuşun ataları yılbaşına üç gün kala gelir ve her evden bir çocuk alıp götürürlermiş. Sonraki yıllarda Karakuşların padişahı ile köylüler arasında bir anlaşma yapılmış; Her evden bir çocuk vermektense yılda bir kez köyün en güzel en yakışıklı delikanlısını vermeyi önermiş köylüler ve karakuşların padişahı da bunu kabul etmiş.

İşte o günden sonra her yıl köyün aksakallılarının seçeceği delikanlı Karakuşa teslim edilirmiş. Böylece dev hayvan köyün geri kalan insanlarına dokunmazmış.
O gün bugündür her sene, yılbaşına üç gün kala, karakuşlardan birisi gelir ve ikram edilen delikanlıyı alıp götürürmüş.

Gidiş o gidiş olurmuş.
Hiçbir delikanlının geri döndüğü ne duyulmuş ne de görülmüştü.
Karakuşun gelmesi yaklaşırken köy delikanlılarının yüreğini bir korku sararmış. Acaba ‘Karakuş bu yıl kimi götürecek?’ diye kederlere bürünürlermiş. Sadece onlar değil ailesinde delikanlı olan herkes aynı korku ve endişe ile yatar kalkarmış.

Nice seneler bu şekilde geçmiş gitmiş.
Giden delikanlıların ardından ağıt yakan genç kızların öyküleri birer destana dönüşür, dilden dile dolaşırmış.

Güneşin aslan burcuna girdiği sene, o güne kadar hiç duyulmamış görülmemiş bir şey olmuş. Azad isimli bir delikanlı o sene Karakuşa kendisinin verilmesini talep etmiş. Oysa Kafkasya dağları vadilerindeki köylerin kurulmasından bu yana böyle bir şey ne duyulmuş ne de görülmüştü.

“Azad aklını yitirmiş” diyenler çoğunluktaymış.
O gün Karakuş gelecek ve Azad’ı alıp götürecekmiş.

Azad köydeki komşuların tümünü ziyaret ederek helallik istemiş. Herkesler gözyaşı içinde hakkını helal etmiş, sarılmış koklaşmışlar…

Köyün biraz dışında harman yerinin biraz yukarısında bir meydanlık varmış. Meydanlığın orta yerinde adam boyu yükseklikte bir taş varmış. İşte orası Karakuşa verilecek sunağın ikram yeriymiş.

Son gün gelip çatmış. Azad ağır adımlarla ikram yerine doğru yürüyormuş. Tüm köylüler biraz arkadan onu izliyormuş. Kurban çok düşünceli görünüyormuş. Ellerini ağır hareketlerle bir ileri bir de geri hareket ettiriyormuş. Arkasından gelen köylüleri ise Karakuşun heybetinden gücünden söz ediyor, daha da ileri giderek gök Tanrının oğlu olabileceğinden konuşuyorlarmış.

Azad Sunak meydanına varmış, elini gözüne siper ederek dört bir yandan ufka bakmış. Karakuş henüz görünürlerde yokmuş.

“Taşın üstüne çık!” diye ünlemiş köylüleri hep bir ağızdan.
O da öyle yapmış, ağır hareketlerle taşın üstüne tırmanmış titreyen ayaklarıyla ve sonra bir ağaç gibi dimdik öylece orada Karakuşu beklemeye koyulmuş.

Meydanın çevresinden ona laf yetiştiren öğüt veren köylülerin hiç birine cevap vermiyormuş.

Ve ufuktan Karakuş gözükmüş.
Azad bir anıt gibi hiç hareket etmeden öylece bekliyormuş canını teslim alacak yaratığı.
Karakuş gelmiş gelmiş, önce meydanın üzerinde bir tur atmış. Kanat hareketlerinden oluşan rüzgâr ortalığı toza dumana bulamış. Azadın gözü kulağı onun üzerindeymiş. Sonra köyün üzerine doğru uçmuş dev hayvan. Çok ileri gitmemiş geri dönmüş sunağın üzerine doğru süzülmeye başlamış. Azad gözünü ondan ayırmıyormuş ve bir heykel gibi hiç kıpırdamadan ona bakıyormuş.

Karakuş yaklaşmış iki ayağını açmış ve tam avını yakalayacakmış ki Azad o anda eğilmiş ve Karakuşun pençelerinden sıyrılmış, teslim olmamış ona. Koca kuş avını alamadan pas geçmek zorunda kalmış.

Bu kez Azad taşın üzerinden aşağıya atlamış meydanın ortasına doğru yürümüş. Köylüler büyük bir şaşkınlık içinde, ne yapacaklarını bilemiyorlarmış. Karakuş ise avını alamadığı için pek sinirliymiş. O hırsla geri dönmüş dev kuş, delikanlıya yeniden saldırmaya hazırlanıyormuş.

Azad kuşa yem olmak istemiyormuş artık. Karakuş ile kavgaya hazırmış. İlginçtir Köylüler bu durumu fark edememiş.

Karakuş onuru kırılmış bir durumda son sürat delikanlıya saldırmış. Tam yakalayacağı sırada oğlan kenara çekilmiş ve sağ kanadının tüylerinden yakalamış ve çekmiş. Nerdeyse Karakuşu yere düşürecekmiş ama atik davranmış hayvan hasmının elinden kurtulmuş.
Bu durum, Kuş’u daha çok sinirlendirmiş. Tekrar saldırmış, Azad kendini savunmaya devam etmiş. Kuşun her saldırışında kanatlarından bir miktar tüy yoluyormuş ve onu yordukça yoruyormuş.

Kuşun kanat hareketlerinden oluşan rüzgâr ve toz bulutu Azadı zor durumda bırakıyormuş.
Yedinci saldırıda Karakuşun bir kanadı iyice yaralanmış, Azad da kan revan içinde kalmıştı. Karakuş tekrar saldırmış ve hızlı bir darbe ile hasmını bacaklarının arasına alıp havalanmayı tasarlıyormuş.

Azadın arkadaşları onu kan revan içinde görünce dayanamamış yardım etmek için yüreklerinde dayanılmaz bir istek duymuşlar.

Karakuş son saldırısına hazırlanırken İki delikanlı meydana doğru koşmuş. Azad onları görünce daha da yüreklenmiş;
“Tekrar geldiğinde kanatlarına asılın!” diye olanca sesi ile haykırmış.

Koca kuş alçalmış, tam üzerlerine süzülmüştü ki delikanlılar da kanatlarından kapmışlar. Koca kuş göğsünün üzerine yere çakılmış. Homurtusundan bütün köylüler ürkmüş. Korkudan altlarını ıslatanlar olmuş, bir kısmı da evlerine doğru kaçmış.

Üç delikanlı kuşun kanatlarına çökmüş.
Olayı seyre dalan köylüler endişe ve korku içinde ne yapmak gerektiğini hesap etmeye çalışıyormuş.
“Gök Tanrı, oğluna yapılan bu saldırıyı affetmez” diye düşünenler çoğunluktaymış.
O sırada kavgayı fark eden köyün köpekleri, sunak meydanına doğru akın etmiş. Sunak alanına dolan itler, göz açıp kapayıncaya kadar dev gibi kuşu param parça etmişler.

Aradan çok seneler geçmiş. Kafkasya vadilerindeki güzel köylerde artık bir masal öğesi olan Karakuşun akrabalarını bir daha gören olmamış.

Karakuşa kafa tutan ve onu alt eden, dahası; köyün delikanlılarının kötü talihini kıran Azad ise bir ulu kahraman olarak dilden dile anlatılmış.

_______________________