Aksu köyünde komşum ve en iyi dostlarımdan biri idi. Hani
olur ya, köyde onu sevmeyene de hiç rastlamadım. Yaşamanın bütün zorluklarını
görmüş ve hayat onu pişirmişti. Söz sohbet konusunda gerçek bir usta idi. Yaşı
altmış’ın üzerindeydi. Seyrek olarak şapka kullanırdı. Kırlaşmış saçlarını
taradığı zaman tam bir delikanlı olurdu.
Bıyıklarını da benim bıyık modelimde bıraktığı için hevesle
bakardım ona. Muhabbeti hoş, bilge bir ihtiyardı. Alnında, boyun ve çenesinde
yıpratıcı yılların oluşturduğu derin çizgiler vardı. Onun yaşında olup da,
kitap okuyan başka bir ihtiyara rastlamamıştım. Vardır elbet, ama ben
görmemiştim. Adı Aslan'dı, ben ona aga derdim.
Sürmene’de küçük bir terzi dükkanı vardı; gömlek ve pijama
dikerdi. Dükkânına üç konuğu gelse birisine oturacak yer kalmazdı. Kazandığı üç
beş kuruşla geçinip giderdi. Arada bir içerdi ki; işte o an’larda muhabbeti
ikiye katlardı. Şakalarında bile öğütler vardı. Bir ara Trabzon’da işçi partisi
il başkanlığı da yaptı. Politik düşüncelerinden dolayı savcılarla zaman, zaman
sorunları da oldu.
Hayata bakma biçimini severdim. Başından geçen çok çetin
olayları anlatırken bile, sanki hoş bir olayı nakleder gibiydi; “Çünkü kötü
günler geride kalmıştır ve bir daha geri gelmeyecekler. Öyleyse, onları
naklederken bu günü tatlandırmak amaç olmalıdır” derdi.
Dükkânı akranlarının sohbet yeri idi. Aralarında geçen
konuşmalar, yirminci yüzyılda Sürmene ve Sürmenelinin tarihi ile ilgili olurdu.
Arkadaşlarını dinlemek bile keyif verirdi bana. Bir seferinde, konuştuğu
ihtiyar, sözünün yarısında bana dikkatle baktı, sonra da Aslan agama sordu;
“Kimdur bu uşak?”
“Yabancı deyil bizum oğretmen.”
“Sır çıkmaz değil mi?”
“Çıkmaz, çıkmaz” dedi agam, sonra da kaldığı yerden devam
etti.
Söz bitince bu kez ben araya girdim;
“Aga kim bu ihtiyar, sır verir mi?” ikisi de bastı
kahkahayı.
“Ömer, ağabeyimin bilinen en son arkadaşı ve onu en son
gören Sürmenelidir. Onu dinleyince ağabeyimi hatırlarım, kokusunu almaya
çalışırım. Anlattıklarını da, özel bir sır gibi var sayar. Başkalarına anlatmaz
ama, bana günde yüz kez anlatsa dinlemekten bıkmam” dedi agam.
* * *
Cumhuriyet öncesinde, doğu Karadeniz insanları Rusya’ya
gurbete giderlerdi. Bolşevik ihtilali sonrası, Rusya’daki Türkler geri döndü
ama isteyenler de orada kaldı, bolşevikler hiç kimseye de “gidin” demediler. O
günlerde Aslan agamın ağabeyi de Rusya’da gurbette idi. Arkadaşlarının çoğu
döndüğü halde o, nedendir bilinmez kalmayı tercih etti.
Türkiye’ye dönecek olanlar, Batum’dan gemilerle Trabzon’a
gelirlerdi. Ne var ki bolşevik askerleri onları önce sıkı bir aramadan
geçirirdi. Kağıt paralara ses çıkarılmaz ama altınların yurt dışına
çıkarılmasına engel olurlardı.
Agamın konuştuğu Macuka’lı Ömer, bolşevik ihtilali
sonrasında gemi ile dönenlerdendi. Gemiye binenlerin arandığını duyunca,
biriktirdiği 3 altını nasıl saklayacağı telaşına düştü. Köylüsü bir arkadaşı
daha vardı, onun da derdi aynıydı. Altınları yutmağa karar verdiler. Bütün
birikimleri de o kadardı zaten. Mal canın yongası, altın paraları yuttular.
Gemiye bindiler; iyi bir aramadan geçirildiler. Üzerlerinde bir şey bulunmadı.
Gel gör ki bolşevikler bu aramayı yeterli görmediler. “Altınları verin” diye
direttiler. Sonra da iki arkadaşı özel bir kamaraya alarak müshil ilacı
verdiler. Başlarına da nöbetçi diktiler. Arada bir dayak yedikleri de olurdu.
Trabzon’a gelene kadar altınların tamamını geri vermek zorunda kaldılar.
Anlatılan olay bu idi. Defalarca anlattırıp kahkahalarla
gülerdi agam. Anlatan da aynı keyifle anlatırdı. Aslan agam ise ağabeyi bu
tuzağa düşmedi diye hoşlanırdı hikâyeden.
* * *
1973'ün kışında Aslan agamın ağabeyi Mustafa sılaya dönecek, diye bir haber duyuldu. Duyuldu ama haberin yankıları da büyük oldu. Öyle biri
gelecek ki; 56 yıl sonra evine, köyüne dönüyor. Üstelik yarım asrı geçkin
ayrılığının her saniyesi dolu, dolu. Köyden giderken delikanlıydı ve evliydi,
Aslan aga ise henüz çocuktu. Hanımı elli altı yıldır bıkmadan usanmadan
kocasının yolunu gözledi, evlenmeyi hiç düşünmedi. Çocukları da yoktu ve tek
başına bir ömür boyu beklemek böyle olurdu her halde. Kocasıyla yeniden
karşılaşmaya hazırlanırken seksenli yaşlarındalar ve delikanlılık günlerine
geri dönecekler gibi bir duyguya kapıldı. Hayalini düşünürken, gerçeği geliyor
işte. Gerçekle karşılaşınca da hayallerini nereye saklayacağını düşündü.
Köyün delikanlıları, büyük bir tören hazırlığına başladılar.
Tören işinin sorumlusu Turgut Dilaver’di. Karşılamaya katılacak arabaların
listesini çıkardı. Gelini ve gelin arabasını hazırladı. Arkadaşları arasında iş
bölümü yaptı. Şenlik için silahlar temizlendi, hazırlandı.
Köyde, günlerce hep bu ihtiyarların işi konuşuldu. Herkes
heyecanlı bir hazırlığın içinde idi. O telaş sırasında İstanbul’dan bir telgraf
geldi. “Gemi ile geliyorum, salı günü Trabzon’da olacağım.” Heyecan daha da
arttı ve artık gözler, İstanbul’dan gelecek gemideydi.
Aksu köylüleri eski gurbetçilerini Trabzon limanında
karşıladılar. Süslenmiş gelin arabası limandaki gemiye yanaştı. Geminin
merdivenlerinden inen ihtiyarı sadece kardeşi tanıyabildi. Karaya ayak basar
basmaz kucaklaştılar. İkisi de heyecandan tir, tir titriyordu. Sarıldılar
koklaştılar, neden sonra;
“Ağabey…” diyebildi Aslan aga, ikisi de ağlıyordu.
Karşılamaya gidenler iki kardeşe yaklaştılar, mahzunlaştılar. Hoş geldiniz
deyişlerini uzaktan görenler, “geçmiş olsun” gibi de algılayabilirdi.
Seksenlik gelin ile damat wilis arabanın ikinci sırasında
yan yana oturtuldular. Gelin hanım keşanın kenarından yan gözle baktı kocasına,
hafifçe gülümsedi. Kocası bu gülümsemeye kayıtsız kaldı. Yaşlı insanların
gülmesi de pek anlaşılmaz. Yüzlerindeki derin çizgiler buna engel olur. Belki
de ondan fark edemedi. "Hatırlayamadı beni” diye düşündü kadın....
Araba korna çalarak hareket etti. Limanın çıkışında diğer
araçlar bekliyordu. Onlarda yürüdüler, çok uzun bir araç konvoyu oluştu.
Üniversite kavşağına kadar kornalar hiç susmadı. Aksu bir yana, Trabzon,
Trabzon olalı ne böyle karşılama ne de böyle düğün görmedi.
Konvoy Sürmene’den dönüp, Aso hanlarından yukarı çıkmağa
başlayınca, silahlar patlamaya başladı. Silah sesleri karşı dağlarda
yankılandı. Yandı aksu yamaçları...
Arabalar köyün merkezinde durdular. Köylülerin çoğu eski
komşularını görmek için oradaydı. Hoş geldin, demek için sıraya girdiler. Gelin
hanım donuk bakışlarla kocasına ve olup bitenlere bir anlam vermeye
çalışıyordu. Kocası da çok durgundu, arada bir mendili ile göz yaşlarını
siliyordu.
Gözden ırak olanlar gönülden de ırak olurlar. Halbuki biri
birlerine anlatacak ve elli altı yılda ne kadar da çok anıları birikmişti. Yine
de susmayı ve anıları saklamayı uygun bulmuş olmalılar ki, sadece bakışma ile
yetindiler.
İzleyenler mahzunlaştılar, ağlamaklı oldular.
Gurbetçi kendi evine değil de kardeşinin evine gitmeyi
yeğledi.
İhtiyar kadının evi köyün başındaydı. Değneğinden destek
alarak ağır ağır yokuş yukarı yürüdü.
Geriye dönüp bakmadı bile...
_____________
Bu öykü, "Temel Kimdir" adlı kitapta
yayınlanmıştır. 2006 / Heyamola yayınları, İstanbul
________
3 yorum:
Tşkler Yusuf Bulut.
(Mehmet)Aslan dilaver
Benim çok ama çok sevdiğim canım babam
Herkes babasını sever
Ama eminim ki benim kadar değil
Çünkü herkes babasından
Fırça yada dayak yerken
Benim babam bizi karşısına alıp
Yaptığımızın yanlış olduğunu hatta nedenini dahi anlatırdı
Babam hayatını 50 yılını kitap okumakla geçirdi
Kısacası canlı kütüphane
Gibi idi
Yusufbey size çok teşekkür ederim
Beni çok duygulandırdınız
Elli yaşımda gözlerim doldu
Tekrar teşekkürler
Şu an babam gözümün önünde......
Mustafa dilaver
Benim büyük amcam
Yani sırasıyla
Mustafa amcam ,Hasan amcam ve babam
İbrahim dilaverin üç erkek oğlu
Dedem İbrahim dilaver kurtuluş savaşıda şehit olmuş
O zamanlar yokluk vardı fakirlik vardı
Babaannem yokluk içinde çocuklarını yetim
Büyüttü
Delikanlı olduklarında hepsi köyden ayrıldı
Hasan amcam istanbula
Mustafa amcam rusyaya gitti
Babamla sık sık sohpetler ederdik çok hoşuma giderdi babam boş konuşmazdı
Yaptığı şakalar bile örnek teşkil ederdi
Her konuşması ders niteliğinde idi
Mustafa amcamdan konuştuğumuzda gözleri dolardı belli ki babamda abisini özlerdi
Gerçektende mustafa amcam hayatını %50
Riskle yaşamış
Tanımak isterdim ama olmadı
Bu yaptığınız çok güzel bir hizmet Yusufbey
Tekrar tekrar teşekkürler yüreğinize sağlık
Saygılar
Yorum Gönder